Bakmayın sürekli ders çalışıyo gibi yaptığıma, hafta içleri çalışıp hafta sonları geziyorum burda, İngilizcem çok iyi olsaydı zaten oflaya puflaya da çalışmazdım gül gibi geçinip giderdim ama şimdi biraz daha iyiyim, gelelim Karlsham gezisine
Karlshamn, Karlskrona’ya trenle 45 dakika uzaklıkta yine kral Karl tarafından 1666 yılında kurulan, Karl’ın limanı anlamına gelen bir kent. Karlsham bana çok huzur verdi, hem Karlskrona gibi şehirleşmiş bir kent, hem de Ronneby gibi sahil kasabası havasında.
İsveç’in genel özelliğini unutup Pazar günü öğleden sonra orda olduk biz, alışmışız İstanbul’da ki Pazar gezmelerine, İstanbul’da trafik vardır şimdi çok kalabalıktır diye gitmediğimiz yerler vardır pazarları hani heh işte burda tam tersi, kimse yoktur her yer kapalıdır diye gitmiyorsun biryere. tabi Pazar günleri dükkanların hepsi 14.00’den sonra kapaniyorlar ve o upuzun istiklal caddesi gibi olan caddeye sadece markete gidecek olanlar, yada evinden beş dakika için çıkmış olanlar ya da yanlışlıkla orda bulunanlar dışında kimseyi görmüyorsunuz. İsveç’in genel özelliği bu, sürekli bi siesta halindeler, Cuma erken kapıyolar, cumartesi Pazar zaten yoklar, okulda önemli bir belge için attığınız maile ya da emlakçıyla yazışmanda sana zaten genelde şöyle bir cevap geliyor “tatilde olduğum için geç cevap verebiliyorum” siz zaten normal de de tatilde değil miydiniz? Öğrenci işleri bile 3’te kapanır mı, hatta bazen 1’de kapanıyor. Gününü bileceksin. Aslında bu benim hoşuma gitti, her dükkan kapısına asmış şu günler şu saatte açığım diye, mesela bizim mahallemizde bir second handcimiz var, ”Pingstkyrkans” kocaman bir alan ama pazartesi 12-17 arası açık, Salı günü 17-18 arası açık, cumartesi de 9.30-13.30. O kadar, hafta bitti. Gördüğünüz üzere baya kendi ferlerine karar veriyolar ve kapıya asıyorlar ve sen de öğrenmiş oluyosun bi süre sonra, onlara göre hareket etmeye başlıyosun, bugün cumartesi ve saat tam olarak 12, neden ikinci el dükkanına gitmiyorum diyosun, biz fark etmeden dedik ondan biliyorum.
Karlshamda ne yenir? Pazar günü gittiysen bir Arap kebabçı var ona gideceksin, adamlar aynı Türk mantığı işte, herkes kapalıyken o açık, adı da“Siesta”J tabi Siesta bitek onun işine yarıyor. Orda pizza yedik biz, gayet de güzeldi, Pizzalar 50SEKten başlıyor, normal bir yemek 70, 80SEK’e geliyor, İsveçte yediğim en ucuz şeylerden biri bu, mesela Karlskrona’da Stars and Stripes’da yemeklerin en ucuzu ki o da hamburger oluyor kendisi 160SEK’ten başlıyor yani türk parasına çevirirsek 45tl. Zaten en ucuz hamburgerde McDonaldsta var o da 25tl. Birayı da burda en ucuz 15tl’ye içtiğimi söyliyim. Notnotnot: bu para birimleri tamamen Erasmusla buraya gelecek olanlara hazırlık için verilmektedir, yoksa beni bilirsiniz cimri değilimdir J
Pizzacıda Türk biriyle karşılaştık, meydanda dondurmacısı varmış, havalar soğukken de İzmir’e gidiyomuş, cok özendim adama neyse bize İsveç’le ilgili çok önemli ayrıntılar verdi, mesela meydanda yerde bir taş anıt varmış 18. yy’da burda iki Türk, İsveçli bir kız için birbirlerini öldürmüşler, Deli Mustafa taşıymış o taşta, İsveç meydanına bıraktığımız Türk eseri de bu iste
Kilisesi, Pazar günü kapalı müzeleri, resim gibi rengarenk evleri, huzurlu sahili ve sahilindeki birsürü kuğusuyla beni benden aldın, hafta içi yeniden gelicem zaten sana Karlshamn.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder