üç kere yazdım, dört gün kaldım yetmedi bikaç kere daha yazabilir miyim? bikaç gün daha kalabilir miyim?
paris paris paradise!
hadi kişisel bloga dönmesin, erasmusla daha sonra gelecek olanlara faydası olsun diyorum da yinede yorumumu yapıcam, Paris'e ailenle gittiysen bidaha gitmek zorundasın, çünkü hava alanına adım atan herkes bi romantikleşiyo,annemle babam bile öpüştü öle düşün, hangi ülkeden gelirsen gel hava bi anda ısınıyo, güneş açıyo. Bu olmadı ben bidaha gitmek zorundayım.-gelecekti sevgilim, merak etme gideceğimiz yerleri ben düşündüm-
diyor Paris'e geçiyorum.
Kasım 8, hava mis, İsveç'ten montuyla gelen biri için fazla sıcak,elimde uzun bi liste, önümde 3 gece 4 gün, sonuç: yetmedi, müzeleri gezerken Paris sokaklarında yürümeyi kaçırdım, Champs-Élysées'de ee nasıl diyodunuz heh Şanzelize'de mağazalara bakerken,başka şeyler kaçırdım burda, uzun bi müddet kalmadıkça hep bişeyler kaçırıyorum hissi var hatta.
Ben o zaman Paris top 10 listemi yaparım, gerisini size bırakırım, sizde gitmeden listenizi yapın, hiçbişey kaçırmayın.
1-Kesinlikle Seine Nehrinde gezinti
Burda da tabiki Paris city hop on hop off tour larla nehrin üzerinde bir gün, evet ilk tavsiyem bu, kasımda olsa, soğukta olsa, üstü kapalı botlarla nehrin iki yakasına dizilmiş bütün müzelerde hop inip yirmibeş dakikada bir gelen diğerine hop binebilirsiniz.
2-Notre Dame Katedrali
Paris'in simgesi Eyfell değil kesinlikle Notre Dame olmalı!
19.yy'da imparator III.Napolyon döneminde Paris'i Avrupa'nın modern başkenti yapma düşüncesiyle bütün Paris'in yıkılıp yeniden inşa edildiği bir dönüşüm sürecinin yaşandığı o dönemde -yazar burda uzmanlık alanını konuşturuyor- Notre Dame Katedrali'de bakımsız bulunduğu için yıkılmak istenmiş ama Victor Hugo'nun katedrale dikkat çekmek için yazdığı bi kitapla yıkılmaktan kurtuluyor.
Victor Hugo katedrali kurtarmak için ne yazacağını düşünürken kilisenin duvarda "
ANAΓKH" yani eski yunancada kötü talih” anlamına gelen Gotik harfli kelimeyi görmüş ve aklına Quasimodo karakteri gelmiş ve o duvardaki yazı sayesinde katedralde kötü talihinden kurtulmuş olmuş.Hatta orjinal adı Paris'in Notre Dame'ı olan kitabın, Notre Dame'ın Kamburu olarak çevrilmesine ve ünlenmesine tepki olarak Victor Hugo kitabın ana karakterinin Quasimodo değil, Katedral olduğunu vurgulayıp durmuş. Quasimodo ve aşkı bu kadar sevilmeseydi şuan bu kilisede olmayacaktı öyle mi? 19.yy Fransız şehir plancıların elinden kurtulmuş bi başyapıt burası!
Her duvarında ayrı bi sanat var, her mimarın elinin değmesiylede bir anıta dönmüş artık Notre Dame. Meryem Ana figürleri, Rose Window renkli vitray camlarıyla huzur veren bir katedral. Sadece turistik gezi içinde açık değil hala Paris başpiskoposluğuna ev sahipliği yapıyormuş hatta Fransızca, Almanca, İngilizce ve İspanyolca dillerinde günah çıkarmak için gelenleri de odalarında bekliyo rahipler.
Sonra 380 basamak çıkarak 96 metre yukarıda gargoylelerin yanından Paris'i izlemek gerçekten muhteşem ve de hava güzelse, ve de güneş batıyorsa, o korkunç gargoyle bile güzel gözüküyo göze. Aslında kiliselerin çatılarındaki yağmuru boşaltmak için yapılmış bu heykeller neden bu kadar çirkinler diye sorarsanız, tabiki batıl inanç çıkar altından,kiliseyi kötü ruhlardan ve inançsızlardan korumak için böyle çirkinlermiş.
3-Sacre Cour Bazilikası (Kutsal Kalp kilisesi)
Paris'in en yüksek tepesi Montmarte'deki Paris'in ilk kilisesine sakın uzak diye gitmemezlik etmeyin, bembeyaz kiliseye giderken o dik merdivenleri çıkmamazlık da etmeyin, çünkü çıktığınızda bambaşka bi Paris'e bakıyor olcaksınız. hatta derlermiş ki, onun basamaklarına oturanlar aşık olurlarmış bu şehre, sonunda hep buraya dönmek isterlermiş.
havada kararınca merdivenleri amfitiyatro gibi kullanan sokak şarkıcılarını ve dansçılarını ve çevredeki canlı heykelleri görceksiniz. hatta her yerden süprizin çıktığı Paris'te tamda burda "10 dakika" sırta masaj yapan adamlar oturmuş masaj yapıyolardı turistlere
4-Ressamlar Tepesi
Sacre Cour'un yanındaki dar sokaktan biraz daha yukarı çıkınca bi anda bi meydana açılıyor, önünde tuvalleriyle, paris resimleriyle birsürü ressam orda resimlerini satıyo ve sizin resminizi yapıyo, bi anda rengarenk bi yerde buluyosunuz kendinizi, aslında ressamların bu dar sokaklarda ve Paris'in en yüksek tepesinde evlerinin olma nedeni eskiden buranın ucuz olmasıymış bide Paris'in tek tepesinde güzel bi rüzgar esiyo bu da boyaların kurumasını sağlıyomuş, düşünsene Van Gogh'un, Picasso'nun geçtiği yerler buralar, şimdi her pencerisinden rengarenk çiçeklerin sarktığı film stüdyosu gibi bi yer burası. notnot: zaten Amelie'de burda çekilmiş.
5 numarayla karşınızda Eyfel Kulesi (La tour Eiffel)
Paris deyince akla gelen demir kule...
Paris'e gitmeden de o kadar çok gördük ki yakından görmesemde bişey olmaz diye düşündüğüm bi kule kendisi, zaten heryerden görüyosun Paris' indiğinden itibaren her saat başında da yanıp yanıp sönüyo sanki hiç ilgi çekmezmiş gibi, ama yaklaştıkça büyüdü Efel, hmm sanırım bu kadar büyük de beklemiyodum. 325 metre uzunluk, 125 metre genişlik mi?
Bu kadar büyük bi kuleninde 26 ayda bitirilerek Fransız İhtilali'nin 100. yıl şenliklerine yetiştirilmesi ve 18.038 adet demiri birleştirirken kimsenin ölmemesi ilginç detaylarmış. Yapılırken sadece 20 yıllık izin alınmış ama bakmışlarki kule sayesinde Atlantik ötesi haberleşmeler bile yapılabiliyo- sökmemişler.dahada kimse söktüremez zaten :)
Bi de hep anlatılan bi hikaye var ki çok hoşuma gider.
Paris'in ünlü yazarlarından Guy de Maupassant Eyfel kulesinin yapımına tamamen karşı çıkmış ve eğer yapılırsa ülkeyi terk edeceğini söylemiş, sonra kule yapılmış bi bakmışlar Guy de Maupassant kulenin cafesinden çıkmıyor,her gün orda kahvesini içiyor, sonra ona Eyfel'i görmek istemezken şimdi neden hep Eyfel'de olduğunu sormuşlar o da " Paris'te Eyfel kulesini görmediğim tek yer burası olduğu için hergün burdayım" demiş, güzel demiş.
6-Louvre Müzesi
Neden bu kadar ünlü olduğunu anladım, çünkü bitiren yok! Wikipedia'ya göre 28 günde tamamen gezilen müze burası.
Önce sindire sindire yürürken,sonra adımlarım hızlandı, sonra bi baktım koşuyorum, bitirmek ne kelime, elimdeki harita Paris metro ağı haritasından bile karışık, defalarca kayboldum, artık hangi holdeyim bakmaz oldum, üçüncü saatte çıkmaya karar verdim ve çıkmak için n bi saat daha hiç görmediğim yerlerden geçtim, binalar birbirine bağlanıyor, katlar katlara, ama bi yerde yoğunlaşmaya başlıyor müze ve korkma sadece Mona Lisa'ya yaklaştın.
Louvre’da 6 bin tablo var, kimisi bi duvar boyunda kimisi boydan boya tavanda ama saatte 1500 kişi 77 cm x 53 cm küçücük bi tablo önünde Monalisa'ya bakıyor. Bide ben bakayım bu Mona Lisa gerçektende gülümsüyomuymuş? dedim benden önce Amsterdam Üniversitesi'nin matematikçileri çözmüş bu işi meğerse,
Mona lisa'nın yüz ifadesi % 83 mutluluk,
% 9 küçümseme, % 6 korku % 2 de öfkeyi gösteriyomuş. bende tam öyle dicektim tam bi gülümsemede sayılmaz bi tedirgin etti beni :) Zaten kaşlarıda yok, 16.yy'da kadınlarda modaymış bu.
Durun dahada ilginç bilgiler var elimde mesela sabit 20 derece ısıda 3 kat camın arkasında korunuyomuş tablo ve asıl ünlü olma sebebi 1911′de çalınmış olması. 2 yıl sonra yaratıldığı yer olan Floransa’da bulunduğu ve soygunla ilgili sorgulananlar arasında ünlü ressam Picasso'nunda olduğu söylensede hala sergilenen Mona Lisa'nın gerçek olmadığı da konuşuluyor.
Rodin'in heykellerini ve ünlü Winged Victory of Samothrace heykeli varki Monalisa'ya ulaşmaya çalışanlara süpriz gibi çıkar bi anda ve müzenin asıl aklınızdan çıkmayacak heykeli oluverir, Nike tanrıçasının başsız heykelidir, kanatları V şeklindedir, Nike işaretide burdan gelmiştir ve ne olduğunu bilmeden karşınıza çıkan bu heykelin neden o kadar ünlü olduğunu anlıyorsun işte bi şekilde, etkileyici bi heykel.
Ve Hamurrabi kanunları burda, Fransızlar Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşü fırsat bilmişler bunu getirmişler taa buraya, görünce bi heycanlandım, M.Ö 1700 ler mi! yani bundan nerdeyse 4000 yıl önce Babil'in 6. kralı Hammurabi'nin koyduğu 282 kuraldan hala geçerli olanlar varmış,mesela evlilikle ilgili kurallarda, allahım bende diyorum bu işte bi mantıksızlık var, taa 4000 yıl önceki evlilik kanunlarının değiştirilmesini istiyorum kralım. Susuyorum Babil kulesini ve Babil'in asma bahçelerini yaptıran bi krala saygım sonsuz zira - evet zira?-
7-Moulin Rouge
Aslında kabare olarak inşa edilmiş bu özel bina, kırmızı değirmenleriyle Fransa'nın simgelerinden biri.
Benimde görür görmez aklıma filmi geliyor ve içerisini hayal edebiliyorum, aslında bu Fransızların kan kan gösterilerini merak ediyorum, 18. bölge dedikleri bu bölge gündüz hediyelik eşyaların satıldığı yerken akşam 23.00'ten sonra tamamen kimlik değiştiriyor, gündüz farketmediğiniz o barlar ışıklarını açıyor ve bi anda Beyoğlu'nun arka sokakları gibi pek de tekin olmayan bi yere dönüşüyor, gündüz dikkat çekmeyen mağzaların türü değişiveriyo bi anda, görülesi bi cadde
8-Şanzelize Caddesi (Champs-Élysées )
Bildiğin Bağdat caddesi, markalar bile aynı öyle düşün, trafik bile aynı, yani 8. sıraya koydum o derece bi cadde ama tabiki ışıl ışıl, rengarenk, süslü püslü ve sonundaki Paris'in Zafer Takıyla sonlanan dünyanın en ünlü bulvarı,1950'li yıllara kadar lüks butikler varken metronun yapılmasıyla artık halk da buraya gelir olmuş ve butikler yerlerini bilinen markalara bırakmış, yani neydi o eski Şanzelize deseler yeriymiş.
9-Orsay Müzesi (Musee d'orsay)
Hop on Hop off yaparken mutlaka inilesi müze, Seine nehri kıyısında heryerin ortasında, Van Gogh, Picasso, Monet eserlerinin olduğu müzeden çıkarken kapısındaki sıranın sebebini de anlamış oluyorsun.
10- Pont Des Amoureux (Aşıklar Köprüsü)
Üzerinde iki binden fazla kilidin olduğu köprü, Seine nehrinin üzerindeki 37 köprüden biriyken hatta adı sanat köprüsüyken 2008 yılından bugüne kadar aşklarını kilitleyen anahtarlarınıda denize atanların yeri burası,romantik Paris'in romantik köprüsü
yani uzun lafın kısası Paris'e giderken kilidinizi ve sevgilinizi unutmayın!
11.11.11'de Paris'teydim bi dilek diledim, yine gelicem beni unutma. Au revoir