Bugun İsveç gazetesinde gördüm 20 maddelik bir liste, İsveç'e taşınmadan önce bilinmesi gereken 20 şey diyordu bende benim için önemli olan ilk 10 maddeyi belirledim.
1-Yolda herkese ingilizce birsey sorabilirsin
Gelmeden önce de herkesin ingilizce bildiğini duymuştum ama bu kadar da beklemiyodum gerçekten, herkes ingilizce biliyor burda, çünkü TV kanallari bile surekli altyazılı. Türkiye ile bir farkini daha buldum buranin. Türkiye'de surekli yabanci yarismalar Turkiye'ye uyarlaniyor ve taklit maklit iyi kötu demeden onlar yayinlaniyor, burda orjinalini veriyolar isveççe altyazili olarak, filmlere dublaj yapmiyolar, bizim cnbc-e gibi bircok kanallari var. Burdaki Isvecli arkadaslarimda herkesin ingilizce bilmesini buna bagliyorlarmış zaten, herkesin bi kulak dolgunlugu var yani, Mesela gecen gun markette tarcin ariyorum, tarcinin ingilizcesini sordum bi kadina bilmez heralde ama sansimi deniyim diye,aaa bizim Kanel dedi pitir pitir buldu valla ve sizinle ingilizce konusmaktan zevk aliyolar, gazeteye göre onlarda ingilizce pratik yapmis olduklari icin mutlu oluyorlarmis.
2-Alisverisini saat 5'ten önce yapmis ol (tabi yapabilirsen)
Geldigimden beri bundan sikayet ediyorum çünkü ne zaman bi yere işim düşse onun kapali saatine denk geliyorum ama genel olarak oğrendim ki saat 4e kadar istediğini bulabilirsin, pazar günüde 2den sonra çıkma bile dışarı gerek yok, bikaç kebapçi dışında açık biyer bulabileceğini sanmiyorum. Genelde özel şirketlerdeki çalisanlarda 5'te çiktiğindan saat 9'a kadar açık olan marketlerde 17.00-18.30 arasinda yoğunluk olacağindan bahsediyor gazete. Kalabalıkla savaşmak zorunda kalabilirsiniz diyor. bu da isveççe kasada önünde üç kisi olabilir demek buyuk ihtimalle.. kalabalik mi? Sizi Eminönü'ne davet ediyorum.
3-Bebek arabası iten İsveçli Babalar
Bende birtek benim dikkatimi çekti zannediyordum, meğerse İsveçlilerinde farkında oldukları ve önem verdikleri bi konuymuş ki bunu da listeye koymuşlar. Geldiğimden beri hep babaların kucağında minicik bebekler görüyorum, erkek erkeğe buluşuyorlar yanlarında bebekler de var. Nasıl hoşuma gitti, haftasonları kiliseye babalar getiriyo çocuklarını, parkta babalar. Gazeteye görede kadın ve erkeğin eşit olduğu lider ülkelerden biriymiş meğerse İsveç, evdeki işlerinide kendileri yapıyormuş ve işte aradığım cevap! Doğum sonrası burda bebek izni 480 günmüş anne ve baba bunu bölüşerek işlerinden izin alabiliyormuş. Dur ya 480 gün ne? bende diyorum niye heryer hamile dolu. Yani 240 günde baba izinli olduğu için demekki baba ilgileniyormuş çocuğuyla.
4-Çoğu dükkanın kapalı olduğu Temmuz ayı
Ne? Temmuzda burda değildim ama gazeteye göre çalışanların hakkı, temmuzda herkes 4-6 hafta arası iznini kullanıyor ve doğal olarak (?) dükkanlar kapanıyor. Ve şöyle bir not düşmüşler ki işte tamda İsveç'i anlatıyor "İsveçliler çalışmak için yaşamazlar, hayatlarını yaşamak için çalışırlar" ve sağlıklı hayat-çalışma dengesini sağlayarak da yaşam kalitesini arttırdıkları inancındalar. Canlarım bayıldım size.
Zeten ne iş olsa yaparım ben burda, heryer istediği saatte açıp, istediği saatte kapadığı için, sabah koşuya gidip sonra gelip çalışıp, sonra arada arkadaşlarıyla buluşup sonra yine açtıklarını düşünüyorum. Ama çok çalışkanlar, her çalışan mı güler yüzlü olur ya, kasiyere bişey soruyosun, bırakıyo işini gücünü, buluyo ne istiyorsan, bide üstüne gülümsüyor. Çünkü burda çalışan insana saygı var. Mesela çim biçme makinası kullananlar, ya da çöp arabasındaki şöförler ve çöpçüler, yada inşaatta çalışanlarların hepsinde kulaklık var ses onlara zarar vermesin diye.
Kim dediyse kuzey insanı soğuk olur diye, kesinlikle bundan sonra karşısında beni bulur :) Hem sıcakkanlı, hem güleryüzlüler, işte nedenmiş baksana adamların çalışma şartlarına.
5-Eğitim bedava
Şuan master sınıfındayım ve buraya Erasmusla gelen az kişi var aslında sınıfta, hepsi kendisi araştırmış ve master için gelmiş. Üniversite bedava, mesela liseden mezun olduktan sonra direk buraya gelen arkadaşlar da var, Bu yıla kadar herkese bedavaymış ama 2011'den itibaren sadece Avrupa Birliği üye ülkelerinin öğrencilerine, İsveç ve İsviçre'deki öğrencilere bedavaymış. Onun dışındakilere bir akademik yıl 80.000-140.000 SEK ücretli artık.
Okulda birçok Hintli ve Pakistanlı öğrenci var, Şehir planlama ve mimarlıkta yok, genelde bilgisayar ve mühendislik bölümlerinde okuyorlar ve İsveçliler biraz bu durumdan rahatsız olmaya başlamışlar çünkü nasıl bi ağları varsa bedava olduğunu duyan gelmiş, eşini dostunu getirmiş ve uyum sağlamaktan ziyade kendi dünyalarını yaratmaya çalışmışlar burda. Gerçekten fakirlikten gelmişler ve buranın hayat şartlarına ayak uydurmak çok zor onun içinde bikaç kişi aynı odalarda kalıyorlar, beraber yemekler yapıyorlar, ve ne koyuyolarsa o yemeklere her seferinde kaldıkları evin olduğu koridorları uzun bir süre kokutuyorlar. Tabi diğer öğrencileri rahatsız ediyor bunlar. Bunu önlemek içinde artık AB üyesi olmayanlar alınmıyor okula, Türkiye AB'ye üye devletlerden biri olduğu için Erasmustan da faydalanabiliyor, kendi de başvurabiliyor.
6-Suyun bedava olduğu ülke
Musluktan kana kana su içebilirsin, kaynaktan geliyor gibi güzel ve duru evet o bedava ama onun dışında su faturası da ödenmiyor burda. Ne kadar mantıklı , Allahın suyu değil mi canım, doya doya kullanıyolar işte, kime neyin faturasını veriyoruz ki hakkatten?
7-Kot giyen işadamları
Eğer yabancı işadamlarıyla toplantınız yoksa burda herkes uzun kollu gömlek ve kotla çalışabilirmiş. Genelde herkesin tarzı casual, günlük, salaş, kızlarda hep tayt üstü bol thirtler, uzun kazaklar, erkeklerde de rengarenk pantolonlar ve kotlar.
8-Plastik poşetini atma
Marketlerde poşetlerin türk parasıyla 1tl'ye satılmasının bir amacı var aslında, kar elde etmek falan değil, o poşetlerin atılmasını önlemek ve geri dönüşüme destek olmak. Dünyadaki en eco-dostu ülke olduklarını da övünerek söylüyorlar tabiki. Benim kaldığım apartmanda ortak mutfağımız var ve apartmanda benim dışımda bütün öğrenciler İsveçli hepsi de erkek, o mutfakta herşeyin mi ayrı çöpü olur, o çocuklar her içtikleri içki şişesini sarhoş olsalar bile diğer cam şişelerin yanına nasıl diziyolar anlamış değilim ama hepsi ayrı ayrı çöpe atılıyor ve günün belli saatlerinde sadece camları, sadece metalleri ve diğerlerini toplamak için ayrı çöp arabaları geliyor. Dünyadaki ekolojik dengenin ayakta kalması için ellerinden geleni yapıyorlar yani.
9-Systembolaget
İsveç'e gelen biri bu adı yüzlerce kez duyuyor. Systembolaget kaçta kapanıyor, bugün Systembolaget'e uğrayan varmı, Systembolagette karşılaştık zaten... gibi günlük dile yerleşmiş bir isim.
Systembolaget; İsveç'te içkinin satılmasının izin verildiği tek yer. Marketlerde sadece bira satılıyor ve onunda alkol oranının %2.5'tan fazla olmasına izin verilmiyor. Systembolagetler İsveç'in her şehrinde köyünde kasabasında var ve yüzlerce çeşit içkiyi bulabildiğin bir içki marketi, İsveçlilerin gece hayatlarına daha önce de değinmiştim, her cuma ve her cumartesi gece 1'e kadar evlerde toplanıp içki içildiği için onun öncesinde hazırlık aşamasında perşembe,cuma günü Systembolaget insanların buluşma noktası. Gazeteye göre de İsveç nüfusu 9 milyon ama sadece 2010 yılında bile Systembolaget'i 116 milyon kişi ziyaret etmiş.
10-Tam zamanında
Her şey tam zamanında, seninle ya da sensiz başlıyor çünkü zaten herkes tam zamanında geliyor. Kentsel tasarım sınıfının ders programı aynen şöyle pazartesi derse başlama saati: 09.23, salı: 10.38 :) Otobüsler tam zamanında geliyor, trenler tam zamanında geçiyor, hocalar tam zamanında girip tam zamanında çıkıyor ama o ders asla erken bitmiyor, tam zamanına kadar bir şekilde dengeliyorlar ve sürekli saate bakıyorlar.
Benden 10 temel kural bunlar, eminim daha öğreneceğim kaç 10 kural vardır burda. Devamı gelecek...